search

Ateş Sadece Düştüğü Yeri Yakmaz

‘Ateş düştüğü yeri yakar’ metaforu ülkemizin çeşitli yerlerinde aynı anda çıkan orman yangınları sırasında sık sık akıllara gelse de bu yaz Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde çıkan yangınlara da çok üzüldük.

Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerine göre; 28 Temmuz – 12 Ağustos tarihleri arasında, sadece Muğla ve Antalya’da yanan ormanlık alan yaklaşık 124 bin hektar. Türkiye’de yaşanan 2021 orman yangınlarında yok olan ormanlık alan 178 bin hektar civarında. Yani 1 milyar 780 milyon metrekare. WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Türkiye’nin derlediği bilgilere göre; popüler ölçü ile ifade edilirse, yaklaşık 250 bin futbol sahası, tüm İstanbul’un yaklaşık 5’te 1’i büyüklüğünde bir alan. Bu rakam, yine EFFIS’in verilerine göre aynı dönemde aynı bölgede 2008 – 2020 arasında ortalama yanan alanın 8 katından daha büyük.

Orman yangınlarının ülkesi yoktur

Aynı gökyüzünün altında yaşayan dünya insanları için orman yangınlarının hepsi aynı etkiyi doğurur. Dünya üzerindeki yenilenebilir kaynaklar ile insanların bu kaynaklara yönelik talebini değerlendiren araştırmalar yürüten Küresel Ayak İzi Ağı’nın (Global Footprint Network) verilerine göre; pandemi süreciyle beraber 2020 yılında üç hafta geri kayan Dünya Limit Aşım Günü bu yıl 2019’daki tarihine geri geldi. Yani insanlığın dünyanın kaynak kapasitesini çok az kullandığı pandemi döneminde bile Limit Aşım Günü’nü öteleyemedik. Bilim insanları bunun açıklamasını, Amazon ormanlarının kaybındaki ani artış ve küresel orman biyokapasitesindeki yüzde 0.5'lik düşüş olarak yaptı. Ateş sadece düştüğü yeri yakmadı aslında, dünya yüzündeki her bir insan bundan etkilendi.

Avustralya ne yaptı?

TSKB Ekonomik Araştırmalar ekibimiz, 2021 yangınlarının hemen ardından 2019-2020 sezonunda meydana gelen Avustralya yangını sonrasında yürütülen kapsamlı ve sistemli iyileştirme/toparlanma planını mercek altına aldı. Bu plandan kendi ülkemiz adına nasıl yararlanabiliriz konusunda bazı çıkarımlar yapabiliriz. Avustralya’nın bu yangınlarda toplam kıtasal büyüklüğünün yaklaşık yüzde 5’i hasar gördü. Merkezi hükümet ilk adım olarak, yangınlar yerelde olmasına karşın sorunu yerelden çıkarttı ve Ocak 2020’de Ulusal Yangın Sonrası İyileştirme Ajansı’nı kurdu. Bu ajans, eyalet ve bölge yönetimlerini koordine etmek, kurumsal ve hükümet dışı aktörlerin toparlanma yönündeki faaliyetlerini desteklemekle görevlendirildi. Ajansın yangın sonrası çalışmaları daha sonra ‘Ulusal İyileştirme ve Dayanıklılığı Artırma Ajansı’ faaliyetlerine dâhil edildi. Bu yeni oluşumla, sadece yangın değil, deprem, sel gibi doğal afetlerle ilgili de çalışmalar başlatıldı ve sadece iyileştirme değil dayanıklılığı artırmaya odaklanıldı.

İyileştirme ne demek?

Bir cümle ile tanımlarsak iyileştirme duygusal, sosyal, ekonomik ve fiziki refah göstergelerinin yeniden kazandırılmasına yönelik koordinasyon, altyapının yeniden inşası ve dayanıklılığın artırılması anlamına geliyor. Avusturalya’da kurulan ajans, iyileştirmeyi ekonomik, fiziksel, sosyal, kültürel ve çevresel açılardan ele almak gerektiğini öne sürüyor.

‘İyileştirme’ afetten etkilenen grupların ve toplumun onarımını, korunmasını ve geliştirilmesini sağlarken, gelecekteki afet risklerini de azaltmayı hedefliyor. Tüm adımların sürdürülebilir kalkınma ve ‘daha iyi inşa et” prensiplerine uyumlu olması gerekiyor. Söz konusu yaklaşımda dikkat çeken unsur iyileştirme sürecinin çevresel ve ekonomik olmasının ötesinde sosyal öğelerine oldukça büyük önem verilmesi. Sosyal boyut, bireyleri, toplulukları ve bunların arasındaki bağları dikkate alarak planlama yapmayı gerektiriyor.

Avustralya örneği, planlama, aksiyon ve bunların iletişiminde insanların duygu durum fazlarını da dikkate almanın önemini vurguluyor. Afet ilk gerçekleştiğinde insanların duygu durumlarının yükselebileceğini ancak orta vadeye doğru geçildiğinde hayal kırıklığı ile başlayan duygu durumlarının bir süre devam edebileceğinin altı çiziliyor.

Avusturalya’daki Ulusal Yangın Sonrası İyileştirme Ajansı bir fon yönetiyor. Bu fon üzerinden sağlanan kaynaklar kamuoyuyla şeffaf bir biçimde paylaşılan projelere dönüşüyor. Kaynağın önemli bir kısmının, yangının sosyal ve ekonomik etkilerini ortadan kaldırmaya ayrılması dikkat çekiyor. Tüm tarafların katılımı ile yapılan atölye çalışmalarıyla bir eylem planı ortaya koymak için gerekli iç görülere ulaşılmış. Afetlerle mücadeleyi, afet sonrası yaraları sarmak olarak değil, öncesinde dayanıklılığı artırmak şeklinde tanımlamak önem taşıyor. İyileştirme faaliyetleri için ihtiyaç duyulan kaynağın fonlanması, fonların uluslararası denetim standartlarına uygun kullanımı da önemli başlıklar.

Şehirlerle ormanlar arasındaki mesafenin optimize edilmesi, yangın söndürme sistemlerinin yaygınlaştırılması, acil durumlarda tahliye prosedürlerinin ve sorumluluklarının belirlenmesi, yerel gönüllülerden takımlar kurulması, bu kişilere eğitim verilmesi ve acil durum prosedürlerinin belirlenmesi eylem planına dahil edilebilecek ilk adımlar olarak öne çıkıyor.

1.5 derece hedefinin anlamı ne?

İklim değişikliği ve orman yangınları arasında bir ilişki var. Konunun iklim değişikliği perspektifini yazının sonuna bırakmayı tercih etmemin nedeni, iklim krizine yönelik çözümlerin her yazının, her çalışmasının son sözünde yer alması gerekliliği. Çünkü dönüp dolaşıp geleceğimiz nokta maalesef iklim krizi. Birleşmiş Milletler’in ağustos başında yayınladığı bizim de üzerinde yorumlar yaparak paylaştığımız iklim raporu, dünyadaki sıcaklık artışının çok fazla olduğunu belirtti ve yaklaşık 10 yıl içinde, dünya liderlerinin önlemeye çalıştığı ısınma seviyesinin üzerine çıkacağı uyarısında bulundu. Rapora göre; küresel ısınmanın sanayileşme dönemi öncesinin iki derece üzerine çıkma olasılığı giderek yükseliyor. Karbondioksit ve diğer sera gazı salımlarının önümüzdeki on yıllarda ciddi oranda azaltılmadığı takdirde, olağanüstü doğa olaylarının -yangın, sel, fırtına gibi- oluşma olasılığı buna bağlı olarak yükseliyor. 1.5 derece sınırı insanlık için kritik sınır ve samimi, radikal, etki alanı geniş çözümleri, mutlak bir iş birliğiyle hayata geçirmemiz artık kısa dönem hedefimiz olmalı. Çünkü iklim krizi kendi başına bir ateş ve düştüğü yer ise tek yuvamız olan gezegenimiz.