search
Burcu Ünüvar
Burcu Ünüvar
Diğer Yazıları

Bir pulsuz mektup – Sevgili Greta

Sevgili Greta,

Pek çok kişi gibi ben de seni ve yaptıklarını ilgiyle takip ediyorum. Her Cuma, okulunda derse girmek yerine kendi ülken İsveç’in parlamentosunun önünde protestolar yapıyorsun, iklim değişikliği ile mücadele konusunda “laf değil icraat” istediğini gösteriyorsun. Davos Zirvesi’nde de dünyanın önde gelen politika yapıcılarına çok etkili mesajlar verdin. Kararlılığına şapka çıkartıyorum.

2003 doğumlu olduğuna göre, şu an yaklaşık 15-16 yaşındasın. The Guardian’a anlattıklarından da anlıyorum ki, iklim değişikliğini ilk kez duyduğunda 8 yaşındaymışsın. Kendi adıma konuşmak gerekirse, 8 yaşındayken iklim değişikliğinden, küresel ısınmadan hiç haberim yoktu. Ama ben 8 yaşındayken tehlikenin boyutları hem bu kadar keskin ölçülmemişti hem de sorununun ciddiyeti konusunda şu anda varolan uzlaşı yoktu.

Fakat sanıyorum ki seni kendimle değil (çünkü ben başka bir yüzyılda doğdum) yaşıtlarınla kıyaslamak daha doğru olur. Sizler, iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşamaya başladınız bile. İşte tam da bu nedenle geleceğinizle ilgili endişeleriniz var ve senin de vurguladığın gibi “zaman kalmadı” diye düşünüyorsunuz. Ne diyeyim, haklısınız!

Bu yoğunluğun içerisinde takip etmemiş olabilirsin diye ilginç bulduğum bir rapordan alıntılar paylaşmak istiyorum seninle. Dünyanın gördüğü en sıcak 20 yılın hepsi, son 22 yıl içerisinde yaşanmış. Bugün 32 yaşın altında olanlar hayatları boyunca “ortalamadan daha serin” bir aya denk gelmemişler (World Meteorological Organisation, 2018).

Sen ve senin arkadaşların yine çok haklı olarak bu durumdan bizleri sorumlu tutuyorsunuz. “Hesap verilebilirlik” isteğinizi de net bir şekilde aktarıyorsunuz. Bu haklı talebe, kim ne diyebilir ki? Belki bir ricam olabilir ama...İzninle yine bir çalışmaya atıfta bulunacağım. Büyüme ile CO2 emisyonu arasındaki ilişki artık genel kabul görmüş durumda. Büyüme artarken pek çok sektörün enerji kullanımı da artıyor ve bu durum karbon emisyonlarını yukarı çekiyor. Bir noktadan sonra gelişme ve teknolojik ilerleme ile birlikte bu eğride aşağı yönlü kırılma olsa da, ilişki katsayısı genel dengede artı; büyürken kirletiyoruz.

Ritchie ve Roser (2017), 1998-2013 arası veriyi kullanarak yazdıkları makalelerinde kişi başına milli gelirlerini arttıran ülkelerde karbon emisyonlarında %25-40 aralığında bir artış tespit ediyorlar. Ancak bence daha önemli bir tespitleri daha var: kişi başına milli gelirde dünyada en alt ligde yer alan ülkelerin karbon emisyonları aynı dönemde %12 gerileme kaydetmiş. Bu ülkelerdeki emisyon düşüşünün yaşam koşullarındaki bozulmadan, iktisadi aktivitedeki duraklamadan kaynaklandığını biliyoruz...ve biz emisyonlardaki düşüşün iktisadi zayıflıktan kaynaklanmasını değil, sorumlu davranışların sonucunda gerçekleşmesini istiyoruz.

Geri kalmış, az gelişmiş, düşük gelir grubundaki ülkelerin toplam emisyona eksi katkılarını not etmemiz gerek. Bizler biliyoruz ki, bazı ülkeler kendi sanayi devrimlerini çok daha erken gerçekleştirdi ve o dönemde iklim konusunda kısıtlar yoktu. Bu nedenle geriden gelen ülkelerin kendi sanayi devrimlerini yapmaları için yer açmamız gerek.

Yani sevgili Greta, belki de sadece “iklim değişikliği” ile mücadele etmemeliyiz. Kalkınmadan, adaletten, artık değerin bölüşümünden söz etmeliyiz. Biliyor musun, dünya kalkınma bankacılığının çok güzel bir mottosu var: “geride kimseyi bırakmayacağız!” diyorlar. Sizin gibi gençlere tam da bu yakışır. Çünkü, senin haftada bir gün protesto amacıyla gitmediğin okula, hayatı boyunca bir kere bile olsa gidebilmenin hayalini kuran yaşıtların var.

 

Heyecanla takip ediyorum sizi. Diyeceğim ve dileğim: Geride kimseyi bırakmayın, faturayı yanlış kişilere kesmeyin, arkadaşlarınızla kararınızdan dönmeyin...Yolunuz açık olsun!