search

Bütün, Parçaların Toplamından Farklıdır: İnsan-Doğa İlişkisini Ekosistem Üzerinden Okumak

İnsanın doğa üzerindeki etkileri nedeniyle yaşanan tahribat ve bu tahribatın etkilerine dikkat çekme, bu etkileri azaltma arayışı uzun zamandır gündemde. Bu uzun zaman boyunca doğa, çevre, sürdürülebilirlik, yeşil ekonomi, yeşil dönüşüm, iklim değişikliği, iklim krizi gibi anahtar kelimeler ön plandaydı. Bunların arasında her zaman var olan ama önümüzdeki dönem ağırlığının daha da artması beklenen kavram ise ekosistem.(1) TSKB Ekonomik Araştırmalar’ın yayınlarını dikkatli takip eden okuyucularımız bu kavramsal değişimin izlerini yayınlarımızda da görmüşlerdir.

İnsan-doğa etkileşimini ekosistem üzerinden okumanın, politika tasarımında getirebileceği yaklaşım değişimine girmeden, ekosistem yaklaşımının ne olmadığını açıktan söylemek anlamlı görünüyor. Ekosistem yaklaşımı, ekosistem üzerinden elde edilen gelirler ve bunların sürekliliğine (sürdürülebilirliğine de diyebilirsiniz) odaklanmanın ötesinde bir yaklaşımı gerektirir. Olası bir başka yanılgı da ekosistem yaklaşımının iklim krizi ile biyoçeşitlilik risklerinin toplamından ibaret olarak görülmesi. Aslında insan-doğa etkileşimini ekosistem üzerinden okumak, tam da bu doğrusal ilişkinin ötesine geçilmesini gerektiriyor: bütün, parçaların toplamından daha farklıdır.

Peki bu ilişkiler ekosistem üzerinden ele alındığında ön plana çıkan ne oluyor? Elbette bu çok boyutlu bir soru. Bu yazıda sadece bir noktasına odaklanacak olursak, ekosistem, kompleks bir sistemdir. Bu tanım, karmaşık bir yapıdan farklı bir noktaya işaret ediyor. Karmaşık yapılar, kendi içinde bir düzeni olan, aksaklık yaşandığında öngörülebilir sorunlar çıkaran; sorunun çözümünün de doğrusal olarak ortaya koyulabildiği yapılar olarak tanımlanabilir. Gözünüzün önüne herhangi bir karmaşık makineyi getirebilirsiniz.

Kompleks sistem ise ağ (network) benzeri bir yapıya sahiptir.(2) Kompleks bir sistemi balıkçı ağı gibi düşünürsek, bu ağda yer alan her bir ilmek, ağın bir bütün olarak kalmasına hizmet eder. Ağın bir bölgesi üzerindeki baskı arttığında, ilmekler bu baskıyı ağın diğer bölümlerine iletir, yayar. Bu ilmeklerden biri koptuğunda oluşacak hasar ise tüm ağ üzerinde doğrusal olmayan boyutlarda gerçekleşebilir, çünkü ağın bütünlüğü kaybolmuştur. Kompleks sistemler dayanıklılıklarını kaybettiklerinde, baskıyı emebilme kabiliyetleri kaybolur ve baskının hasarını artırarak dağıtma eğilimi gösterebilirler. Dolayısıyla ekosistemi kompleks bir sistem olarak görmek, ekosistemin sadece bir parçası üzerinde değil, tüm parçaları arası etkileşimi dikkate alan bir politika tasarımını gerekli kılar.

Kompleks bir sistemde insanın doğa üzerinde bıraktığı hasarın doğrusal olmayan sonuçlar yaratabilecek olması tedirgin edici. Bunun geri dönülemeyecek noktayı (climate tipping point) yaklaştırabileceği uyarıları daha fazla dile geliyor. Bu durum mevcut politika tasarımındaki ağırlıklı olarak emisyon azaltımına odaklı yaklaşımın ne kadar yeterli olduğunun ve doğrusal anlayışın sorgulanmasını beraberinde getirebilir.

Politika tasarımı her dönemin ruhuna uygun bir kavram setinden hareket eder. Yaşanan gelişme ve/veya değişmeye göre kavram seti de evrilir, şekillenir. Buradaki anahtar kelimelerin değişimini yakalamak ve doğru okumak, politika tasarımının evrilebileceği yöne ilişkin keyifli bir fikir jimnastiği için de alan açar. “Ekosistem” kavramının hayatımızdaki yeri değişmeye, önemi artmaya başlayacak gibi görünüyor. Biz de TSKB Ekonomik Araştırmalar olarak hem bu kavramı hem de kavramsal dönüşümü takip edecek, yayınlarımızda sizlerle paylaşacağız.


(1) “Girişimcilik ekosistemi” ya da “arge ekosistemi”ni değil, “ekolojik sistem” kastediliyor.

(2) https://www.theguardian.com/commentisfree/2022/may/19/banks-collapsed-in-2008-food-system-same-producers-regulators