search
Makbule Yönel Maya
Makbule Yönel Maya
Diğer Yazıları

ESG ile Gayrimenkulü Birleştirmek

Son yılların en önemli konu başlıklarına baktığımızda; sürdürülebilirlik, iklim değişikliği ve ESG önemli derecede farklılaşıyor. Bu tespiti doğrulamak için, kızımın okul kitaplarına bakmak benim için yeterli oluyor. Geçen yıl “reduce, reuse, recyle” için örnekler oluşturmak önemli bir proje ödevi idi. Bu kelimelerin anlamını Türkçe’ye çevirmek dahi benim için zor bir ödev… Başka bir proje ödevinin atık pil kutusu yapmak olduğunu öğrendiğimde ise hem sevinmiş hem de bir parça üzülmüştüm. Kendi dönemimizdeki proje ödevlerini düşününce, bugünün ödevlerinin bu kadar farklılaşması, üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu başlığı… Neyse ki bu yazıda amacım, kızımın proje ödevlerine çözümler ya da yeni fikirler bulmak değil…

Konu bu kadar ciddi olunca, gayrimenkul ile ilgili kısmı bir süredir daha ayrıntılı şekilde hem kurum hem de kişisel olarak irdeliyorduk. Bu nedenle ESG’yi biraz daha gayrimenkul ekseninde ele almaya çalışacağım.

ESG’nin İngilizce açılımı: Enviromental, Social, Governance… Türkçe olarak ÇSY (Çevre – Sosyal – Yönetişim) olarak çevrilen bu kavramlar bütününü, gayrimenkule özel şekilde ele aldığımızda; anlamsal olarak en fazla karşılığın çevre kısmında yer aldığını düşünüyorum. Çevre başlığı o kadar geniş bir yelpazede gayrimenkule hitap ediyor ki… Tabii bu noktada gayrimenkul deyince birçok alana hitap ediyoruz. ESG’yi bu yazıda daha çok yapılı çevre bütününde ele almak istedim. Yani gözle görülür, elle tutulur binaları kastediyorum. ESG’yi bina özeline indirgediğimizde; çevre kısmı için aklımıza gelen birçok konuyu bu başlığa sığdırabiliriz. Enerji verimliliği, su verimliliği, çevre ile bütünleşmesi, karbon salımı, kullanılan malzeme ve kaynakları, kısaca binanın bina olmasını sağlayan her türlü doneyi bu başlık altında değerlendirmek mümkün… Bu bileşenleri önem sırasına göre dizmeye çalışmak elbette ki çok zor. Hangisinin neye göre önem derecesinin az ya da çok olduğunu söyleyebilmek pek mümkün değil.Ben sadece içinde bulunduğumuz dönem ve trendler nedeniyle çevre başlığı altında, şu anda üç bileşenin biraz daha ön planda olduğu izlenimine sahibim. Bunlar nedir diye merak edecek olursanız, ilk üçü; enerji verimliliği, su kullanımı ve su verimliliği ile yeniden kullanılan malzeme olarak sıralayabiliyorum. Bu sıralamada elbette ki günümüzün gerekliliklerinin ve gündem başlıklarının etkisi var. Yeniden kullanılan malzeme konusunu belki bir miktar ayrıştırmak gerekebilir. Yeniden kullanım konusu iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik içinde önemli bir yere sahip. Daha çok tekstil ürünlerinde gördüğümüz, ne kadarının geri dönüştürülebilir malzeme olduğu yüzdesel oran olarak belirtilen ibareleri bir türlü içselleştirememiştim, ta ki konuyu gayrimenkul ekseninde düşününceye kadar… Yapılı çevre içinde baktığımızda yeniden kullanılabilir ürün konusu oldukça önemli… Kullanılan beton, çimento gibi ürünler binanın ömrü tamamlandığında yeniden kullanıma hizmet edemiyor. Bu alandaki her yenilik, sürdürülebilirliğe ve yeşil dönüşüme oldukça önemli katkı sağlayacaktır. Karbon emisyonu konusunda gayrimenkul sektörünün kötü bir karnesi olduğunu da dikkate aldığımızda, binalarda kullanılan enerji maliyetinin bu anlamdaki katkısını azaltacak her bir kalem oldukça kıymetli ve kıymetli olmaya da devam edecektir. Tabii bir de kentsel dönüşüm gibi önemli bir konumuz var çevre başlığı altında. Yeşil Mutabakat içinde de en çarpıcı kısımlardan biri, kamusal alanlarda bu anlamda yapılacak dönüşüm için metrekare bazında bir hedefin belirlenmiş olması. Kentsel dönüşüm ile yeşil mutabakat konusu birleştiğinde, çevre anlamında yapılabilecekler çok daha anlamlı hale geliyor. Yeşil mutabakatın buna yönelik sayısal hedef belirlemiş olması, konunun önemi açısından oldukça kıymetli.

OECD’ye göre ‘Sosyal Değer’, ekonomik, sosyal ve çevresel refahı iyileştirme derecesi olarak tanımlanıyor. Sosyal değer kısmı bu tanımdan da anlaşılacağı üzere çok geniş bir çerçeveye oturuyor. Tabii bu değerin subjektif ve paydaş perspektifine bağlı olarak değişebileceğini de unutmamak gerekiyor. Bu çerçeve içinde yapılı çevreyi tek bir bina bazına indirgediğimizde, kısıtlı bir alan ilk bakışta aklımıza geliyor. “Tek bir binanın sosyal olarak değerlendirilme kriterleri neler olabilir” diye baktığımızda, konu daha çok “Well Being”, mutluluk, sağlık gibi kavramları düşündürüyor. Sosyal başlığı altında bu soruyu sorarken, daha çok bir binanın sosyal faydası ne olabilir? gibi sınırlı bir çerçevenin içine çekiliyoruz. Buna yine kent bütünü ya da kentsel dönüşüm içinde cevaplar bulmak daha kolay olur iken, tek bina bazında detaylandırmaya çalışmak daha zor oluyor.

Yönetişim ise açıklaması ‘sosyalden daha da zor olan bir başlık… Yönetişim tanımını yine tek bir binaya indirgediğimizde sahip olduğu enerji sınıfı kimlik belgesi dahi bu anlamda bir kriter olarak değerlendirilebilir gibi bir sonuç karşımıza çıkıyor. Yönetişim deyince bir bina için bunu sosyal sorumluluk projesi olarak ele alamıyorsunuz, yakın çevresi ya da kent bütünündeki yönetişimi olarak da değerlendiremiyorsunuz. Binaya ilişkin sürdürülebilirlik raporu vb. gibi kamuoyu ile paylaşılan bir rapor olması ne kadar yakındır bilemiyorum ama binaların bu yönetişim konusunda gidecekleri çok yol olduğu görünüyor.

Uzun zamandır üzerinde düşünmeye çalıştığım ÇSY ile gayrimenkulü birleştirmek öyle sanıldığı kadar kolay değil sanırım. Farklı endüstriler için daha çok elle tutulur, gözle görülür, ölçümlenebilecek konu başlıkları gayrimenkul ekseninde ele alındığında kolay ve ölçümlenebilir olmayabiliyor. Bu çerçeveyi geliştirmek, ölçümlenebilir, raporlanabilir hale getirmek elbette ki tüm insanlığın ödevi… Ödevle başlamıştık, ödevle bitirelim😊 Kurum olarak da kişisel olarak da bu aralar en çok ödev edindiğimiz konu başlığını yazıyla da yazmış oldum.