search
Cem Avcıoğlu
Cem Avcıoğlu
Diğer Yazıları

FITFOR55’in Havacılık ve Seyahate Getirdikleri

Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz Temmuz ayı ortasında 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla net sera gazı emisyonlarını en az %55 oranında azaltmaya uygun hale getirmek için “Fitfor55” adlı teklif paketini kabul etti. Çin ve ABD’den sonra en çok karbon salımını gerçekleştiren bölge olan ve 2050 yılına kadar ilk iklim nötr kıta olma taahhüdü bulunan Avrupa Birliği’nde (AB) toplam emisyonların %29’unu oluşturan ulaşım, politika yapıcıların gündeminde önemli bir yer tutuyor. Birçok sektörde etki yaratacak olan paket, AB’de toplam emisyonların yaklaşık %4’ünü yaratan havacılık için de önemli politika değişimlerini beraberinde getiriyor. Bu adımların en önemlilerinden biri olan sürdürülebilir yakıt kullanım zorunluluğunun, Türkiye gibi önemli turizm destinasyonlarına nasıl etki edebileceğini değerlendirmek anlamlı olabilir.

Fitfor55, AB havalimanlarından yapılacak tüm kalkışlar için 2025 yılından itibaren başlamak üzere artan oranda sürdürülebilir havacılık yakıtının (SAF) kullanılmasını zorunlu kılıyor. Buna göre, 2025’te söz konusu uçuşlarda yeni nesil yakıtlar toplam yakıt karışımı içerisinde en az %2 paya sahip olmaya başlayacak. Söz konusu yakıtların kullanımı ve yaygınlaşması, hem sektör temsilcileri hem de analistlerce sektörün sürdürülebilirlik anlamındaki tek uzun vadeli ve gerçekçi çözüm seçeneği olarak değerlendiriliyor.

Havayolu şirketlerinin toplam maliyetlerinde yaklaşık %20 ila %25 arasında paya sahip olan yakıtta bileşenlerin değişmesi dolayısıyla gerçekleşecek maliyet artışının tüketicilere yansımasına kesin gözüyle bakılabilir. Zira Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre, 2015-2019 dönemini kapsayan 5 yılda kaydedilen %7,1’lik ortalama operasyonel kâr marjı sektörün ilave maliyetleri göğüsleyebilme kabiliyetinin sınırlı olduğunu gösteriyor.¹ Günümüzde küresel havacılık yakıtları içerisindeki payı %0,1’i aşmayan ve fiyat olarak jet yakıtının 3 ila 4 katı seviyesinde bulunan bu yakıtlar, sektörün maliyetlerinde anlamlı bir yükseliş yaratabilir. Avrupa Komisyonu tarafından bu yıl hazırlanan etki değerlendirme raporuna göre, söz konusu fiyat farklılığının üretimin artmasıyla 2035 itibarıyla 1,9 kata kadar düşmesi, 2050’de ise 1,7 kat olması bekleniyor.² Aynı raporda yer alan ve tabloda özetlenmiş olan tahminler, sürdürülebilir yakıtların kullanımının uluslararası tüm uçuşlarda zorunlu olduğu senaryoların 2050 itibarıyla bilet fiyatlarında ortalama %8’i aşan bir artışla sonuçlanacağına işaret ediyor. Yakın gelecekte başta Kuzey Amerika olmak üzere sürdürülebilir yakıtların kullanımının tüm dünyada artması bekleniyor.

Fitfor55’in getirdiği değişikliklerle önümüzdeki 10 yılda sektör, küresel havacılık emisyon ticaret sistemi CORSIA’dan doğan maliyetlerle de karşı karşıya kalacak. Ayrıca AB’nin 2023’ten itibaren, 10 yıl süre boyunca birlik içerisinde gerçekleşecek ticari ve özel uçuşlarda kullanılan jet yakıtı için uygulanan vergiyi kademeli olarak artıracak olması da AB içerisinde faaliyet gösteren şirketler için bir başka maliyet unsuru olacak. Peki tüm bu gelişmeler küresel seyahat alışkanlıkları ve turizm açısından ne ifade ediyor? Daha önceki yayınlarımızda da ifade ettiğimiz üzere, turistlerin yurtdışı destinasyon seçiminde yalnızca ekonomik faktörler değil, iklim, güvenlik, coğrafi yakınlık ve sosyo-kültürel unsurlar gibi pek çok başka faktör de rol oynuyor.³ Son dönemde yoğunlaşan iş hayatı ve hızlanan şehir yaşamının, küresel turizm talebine dayanıklılık kattığı söylenebilir. Bu açıdan uçak bilet fiyatlarında öngörülen artışlar, alternatif ulaşım yöntemlerinin bulunduğu durumlarda ulaşım aracı tercihini değiştirme potansiyeli taşısa da, doğrudan yurtdışı destinasyon tercihini etkileyebilecek güce sahip görünmüyor. Avrupa Komisyonu etki değerlendirme raporunda yaptığı incelemede uçak bilet fiyatları artışının havayolu insan hareketliliğine olan etkisinin kısıtlı olacağını öngörüyor. Eurocontrol’ün 2020 yılında yayınladığı rapor ise Almanya ve İtalya’daki çeşitli uygulama örneklerini sunarak, vergilemenin seyahat aktivitesi ve emisyonlarda anlamlı bir etki yaratmadığını ortaya koyuyor.⁴

Bu koşullar altında Türkiye hem coğrafi konumu hem pazar konumlanması olarak çeşitli avantajlara sahip. Avrupa gibi büyük bir pazarın en uzak ucuna yaklaşık 4 saatlik uçuş mesafesinde olan Türkiye, Afrika ve Asya’daki birçok rakibine kıyasla daha cazip bir pozisyona sahip. Türkiye’nin fiyat ve tesis kalitesi olarak mevcut konumu da özellikle fiyat hassasiyeti olan turistler ile birlikte ek bir talebi beraberinde getirmeye elverişli görünüyor.


(1) IATA. (2019). Industry Statistics Fact Sheet - December 2019

(2) Avrupa Komisyonu. (2021). Impact Assessment accompanying the Proposal for a Regulation of the European Parliament and of the Council on ensuring a level playing field for sustainable air transport

(3) TSKB. (2018). TSKB Bakış – Turizm: Yine, Yeni, Yeniden!

(4) Eurocontrol. (2020). Does taxing aviation really reduce emissions?