search

İklim Konferansından Enerji Güvenliği İzlenimleri

Aşina olmayanlar için önce Cop 27’nin ne olduğundan bahsedeyim. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında taraflar her yıl (pandemi nedeniyle 2020 hariç) bir araya gelip konuları müzakere ediyorlar. Bu yıl 27’incisi gerçekleşen müzakere ortamına da Taraflar Konferansı (Conference of the Parties – Cop) deniyor. Bu toplantılarda iklim kriziyle mücadele, emisyon azaltımı ve uyum konuları gündemi oluştururken, bu yıl özelinde dikkat çeken konulardan biri de enerji güvenliği ekseninde atılan adımlardı.

ABD ve Almanya Mısır’ın yenilenebilir enerjiye yönelmesi ve doğalgaz kapasitesinin yüzde 10’unu kapatması karşılığında borç affı (100 milyon dolar), tavizli kredi (100 milyon dolar) ve hibe (85 milyon dolar) tahsis etmeyi taahhüt etti. İklim için borç takası (debt-for-climate swap) olarak adlandırılabilecek bu işlem finansmanın gelişen ülkelere yönelmesi için IMF’nin bahsettiği araçlardan biri. İşlem kapsamında gelişen ülke iklim kriziyle mücadele ekseninde harcama yapmayı taahhüt ediyor, gelişmiş ülke de borç azaltımı ya da tavizli kredi sunuyor.

Ancak Mısır’la yapılan anlaşmanın net iklim etkisi tartışmalı. Çünkü Mısır doğalgaz kapasitesini azaltarak tasarruf edeceği 2 milyar metreküp doğalgazı yerin altında bırakmayacak, AB’ye satacak. Bu gaz AB’nin doğalgaz ihtiyacının karşılanmasında kullanılacak. Bu nedenle anlaşmanın yeşil dönüşümden ziyade AB’nin enerji güvenliği endişelerine hizmet edeceği eleştirileri yükseliyor.

Genel eğilimin bu yönde olduğuna ilişkin berrak bir örnek ise Seyşel Adaları’ndan geliyor. İklim krizinden en çok etkilenecek ülkelerden biri olan Seyşeller (115’ten fazla ada üzerine kurulu) gelişmiş ülkelerden finansman sağlayabilmek için petrol araştırmalarına izin verdi. Petrol bulunursa gelişmiş ülkelerle pazarlık yapabilmek, finansman temin edebilmek ve yenilenebilir enerji altyapısını kurabilmek için kaynak bulabileceğini değerlendiriyor.

Afrika’nın yeşil dönüşümüne sunulan finansmanın, fosil yakıtların gelişmiş ülkelere transferine bağlanması, nette emisyon azaltımını şüpheli hale getiriyor. Buna benzer uygulamaların sayısının artıp artmayacağını “Afrika gelişmiş ülkelerin fosil yakıt temin edeceği bir benzin/gaz istasyonuna mı dönüşüyor?” sorusu ekseninde izleyeceğiz.