search
Aslı Hacımale
Aslı Hacımale
Diğer Yazıları

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 7: Erişilebilir Temiz Enerji

SDG (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri - Sustainable Development Goals) temel olarak BM tarafından her türlü yoksulluğa son verme hedefiyle, 2000 yılında 189 ulusun temsiliyle hayata geçen bir inisiyatif olan Binyıl Kalkınma Hedeflerinin (MDG) devamı olarak hazırlanmıştır. 17 adet SDG toplamda 169 hedef içermektedir ve sürdürülebilir kalkınmanın üç boyutunu (ekonomik, sosyal ve çevresel) da kapsamaktadır. SDG’lerin, temel amacı; önümüzdeki on beş yıl boyunca, herkes için evrensel olarak uygulanacak bu yeni hedefler ile dünyada yoksulluğa son vermek, eşitsizliklerle savaşmak, iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını harekete geçirmek ve hiçbir ülkenin kalkınma sürecinde geride kalmamasını sağlamaktır.

“Binyıl Kalkınma Hedefleri” içinde ayrı bir başlık altında incelenmeyen “enerji”nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDG) içerisinde ayrı bir amaç olarak ele alınması, bu konunun sınırlı bir odaklanma yerine daha net hedefler ve göstergelerle takip edilebilmesi için atılmış oldukça önemli bir adımdır.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) 7, “Herkes için satın alınabilir, güvenilir, sürdürülebilir ve çağdaş enerjiye erişimi sağlamak” kapsamındaki hedefler, enerji hizmetlerinin toplumun tüm kesimlerine ulaşması, yenilenebilir enerjinin toplam enerji üretim ve tüketimi içindeki payının artırılması ve enerji verimliliği uygulamalarını geliştirerek enerji yoğunluğunun azaltılması olmak üzere üç tema altında toplanabilir.

2030’a kadar satın alınabilir, güvenilir ve çağdaş enerji hizmetlerine evrensel erişimin sağlanması olarak ifade edilen Hedef 7.1 için tüm nüfusun elektriğe erişimi incelendiğinde; 2016 yılında küresel ölçekte elektriğe erişimin ortalama %87(1) seviyesinde gerçekleştiği, 1 milyar insanın halen elektriğe erişiminin bulunmadığı, her yıl 86 milyon civarı insanın elektriğe kavuşmaya devam ettiği izlenmektedir. Elektriğe erişimi olmayan nüfusun tamamına yakın kısmının (%90-95) Asya ülkeleri ve Afrika’da, büyük çoğunluğunun da kırsal alanda yaşadığı görülmektedir. Teknoloji ve altyapı olanakları geliştikçe elektriğe erişimi olan nüfusun önümüzdeki dönemlerde artması beklenmektedir. Elektriğe erişim temel ihtiyaçlardan biridir ve yoksulluğun azaltılması konusunda temel ölçüm kriterleri arasında yer almaktadır. Türkiye’de elektriğe erişim oranı %100 seviyesindedir.

Hedef 7.2 perspektifinde yenilenebilir enerjinin payının artırılması değerlendirildiğinde, küresel ölçekte nihai enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payının 2015 yılı sonunda %18 civarında olduğu izlenmektedir. Türkiye’de ise söz konusu oran 1990’larda %25 seviyesindeyken; üretim ve ısınma amaçlı doğalgaz kullanımının artması, araç parkındaki ve ticaretteki gelişime paralel akaryakıt kullanımındaki hızlı gelişmeye bağlı olarak 2015’de %13,4 seviyesine gerilemiştir. Yenilenebilir enerjinin sanayi, konut ve işyeri tüketimi için elektrik üretimi dışında, ısınma, ulaşım gibi alanlarda daha yaygın kullanılabilmesi yönünde geliştirilecek teknolojiler ve izlenecek kararlı politikalar, nihai enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını önümüzdeki dönemde artıracaktır.(2) SDG 13 İklim Değişikliği ile Mücadele ve Paris Anlaşması’nda da vurgulanan küresel sıcaklık ortalamasındaki artışın sınırlı seviyede tutulması hedefleri de düşük karbonlu ekonomiye yönelimi ve yenilenebilir enerji yatırımlarını desteklemektedir.

Ülkemizde son yıllarda enerji yatırımlarının ağırlıklı kısmı YEKDEM kapsamındaki garantili fiyat teşvikinin de etkisiyle yenilenebilir enerji alanında gerçekleşti. Nisan 2018 sonu itibarıyla yenilenebilir enerjinin kurulu güç içerisindeki payı %47 seviyesine ulaştı.

Ülkemizde son yıllarda enerji yatırımlarının ağırlıklı kısmının YEKDEM kapsamındaki garantili fiyat teşvikinin de etkisiyle yenilenebilir enerji alanında olduğu ve Nisan 2018 sonu itibarıyla yenilenebilir enerjinin kurulu güç içerisindeki payının %47 seviyesine ulaştığı dikkat çekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarında en büyük payı hidroelektrik alırken, son yıllarda enerji teknolojilerinin gelişimi ile ucuzlayan ve yaygınlaşabilen rüzgar ve güneş santralleri de hızlı bir büyüme trendi içerisindedir. 2014 yılında yayınlanan Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’na göre Türkiye yenilenebilir enerji santrallerinin kurulu gücünün 2023 yılında ulaşması beklenen seviye aşağıdaki gibidir:

Jeotermal ve güneş enerjisinde 2023’de hedeflenen kurulu güce 2018 yılı itibarıyla ulaşıldığı görülürken, rüzgarda geçmiş yıl trendleri ve YEKA ihaleleri göz önünde bulundurulduğunda 2023 hedefine ulaşma olasılığının düştüğü dikkat çekmektedir.

Hedef 7.3 kapsamında enerji verimliliğinin 2030 yılına kadar iki katına çıkarılması amaçlanmaktadır. Dünyanın en çok enerji tüketen ilk 10 ülkesi arasında yer alan Çin, Rusya, ABD, Japonya, Kanada gibi ülkelerin 2000 yılından bu yana enerji yoğunlukları incelendiğinde, hepsinin enerji yoğunluğunda iyileşme kaydettiği izlenmektedir. Nihai enerji tüketiminin ağırlıklı kısmı sanayi ve meskenlerde gerçekleşmektedir. Bu bağlamda sanayide döngüsel ekonominin yaratacağı enerji verimliliği ile ulaşımda kullanılan yakıtların verimliliği ve binalarda ısıtma ve soğutma sistemlerinde yapılacak iyileştirmeler enerji yoğunluğunu azaltılmasına katkı sağlayacak başlıca alanlardır. 7.3 hedefinin ölçümü için birincil enerji ve GSYH bazında enerji yoğunluğu göstergesi baz alınmıştır. Enerji yoğunluğunda düşüş birim GSYH üretmek için tüketilen enerji miktarının düşmekte olduğu anlamına gelmektedir, enerji yoğunluğunun düşüşü enerji verimliliğinin arttığına işaret edebilmektedir. Hedef 7.3 bazında yapılan değerlendirmede Türkiye’nin enerji yoğunluğundaki azalmanın AB ve OECD ortalamalarına göre düşük seviyede kaldığı da dikkat çekmektedir.

Türkiye’nin büyüyen ekonomisi, artan nüfusu ve bunlara paralel olarak artan enerji ihtiyacı dikkate alındığında; enerji ihtiyacındaki artışın belirli bir ivmede ve kontrol edilebilir seviyede kalması için en önemli alanın enerji verimliliğini sağlamak olduğu görülmektedir. Artan enerji ihtiyacının SDG hedefleriyle uyumlu şekilde, olabildiğince yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması da kalkınma planları, yıllık programlar, stratejik planlar ve son dönemdeki Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında vurgulanan yerlileştirme ve yerli kaynaklardan üretimin payına ağırlık verme politikası ile uyum arz etmektedir. Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimdeki payının artırılması hem ithalata bağımlı olunan fosil yakıtların enerji üretimi içerisindeki payını düşürüp enerji güvenliği ve sürekliliğine katkı sunacak, hem de çevreyi koruyan bir yaklaşımla tüm SDG hedeflerinin gözettiği sürdürülebilirlik kriterlerine uyum sağlayacaktır.


(1)World Bank, Sustainable Energy for All ( SE4ALL ) database

(2)Yerli üretimin birincil enerji arzı içerisindeki payı 1990 yılında %48 seviyesindeyken elektrik üretimi, ısınma ve ulaşımda petrol, doğalgaz ve ithal kömür kullanımındaki artışın etkisiyle söz konusu oran 2016 yılında %26 seviyesine gerilemiştir. Birincil enerji arzı içerisinde yenilenebilir enerjinin payı ise 1990 yılında %18 seviyesindeyken, 2016 yılında %12 seviyesine gerilemiştir.