search

“Yeşil ve Adil” Toparlanma Adına Kentler İçin Harekete Geçme Zamanı

Birleşmiş Milletler 31 Ekim tarihini “Dünya Şehirler Günü” olarak ilan etmiş. Bu özel günde küresel kentleşmeye dikkat çekmek, kentleşmenin getirdiği fırsatları ve zorlukları ele almak, uluslararası ve ulusal iş birlikleri geliştirmek ve böylece dünya çapında sürdürülebilir kentsel kalkınmaya katkı sağlamak hedefleniyor. “Yeşil ve adil” toparlanma tartışmaları kapsamında, COVID-19 salgının kentsel yaşamı yeniden şekillendirmesi de kentlerde eşitlik, hizmetlere ve fırsatlara erişim, çeşitlilik, kapsayıcılık, iklim değişikliği ve hava kirliliği gibi öncelikli konulara odaklanmanın önceliğini daha da artırdı.

Neredeyse dünyadaki tüm kentler iklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklıklar, fırtınalar, deniz seviyesinin yükselmesi gibi tehlikelere her zamankinden daha fazla maruz kalıyor. Geç kalmadan kentlerin bu tehlikelere karşı adapte olmaları, gerekli tedbirleri almaları vakit kaybetmeden hareket geçmeleri kritik önem taşıyor. Hızlı kentleşme sel, aşırı sıcaklık, salgın hastalıklar ve hava kirliliği gibi çevresel tehditleri, su, enerji gibi hayati önem taşıyan kaynakların tükenmesini tetikliyor ve bu da kentleri sürdürülebilir kılacak yönetişim mekanizmasının kurulmasını elzem kılıyor.

İklim değişikliğiyle mücadele etmek üzere bir araya gelen kentlerden oluşan “C40 Kentler” ağı kaçınılmaz krizin etkilerini azaltmak adına ölçülebilir ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek için özel çalışmalar geliştiriyor. 700 milyondan fazla kişinin yaşadığı 97 şehrin yer aldığı oluşum iklim krizine karşı yapılacak yatırımların sosyal ve ekonomik faydalarını ortaya koymuş. Söz konusu faydalar arasında 2025 yılına kadar 50 milyon yeni işin yaratılması, hava kirliliğini azaltarak önümüzdeki 10 sene içinde 270 bin erken ölümün engellenmesi, 1,4 milyar dolar sağlık harcamasından tasarruf sağlanması ve 2030 yılında seragazı emisyonlarının yarısından fazlasının azaltılması yer alıyor.(1)

1950 ile 2015 arasında, küresel kentsel nüfus 751 milyondan 4,2 milyara yükselerek dramatik bir artış gösterdi. 2050 yılında dünya nüfusunun %68'inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı tahmin ediliyor. Koordineli iklim değişikliği ile mücadelede kentsel düzeyde dönüşümcü, akıllı teknolojileri hedefleyen ve yenilikçi çözümler üreten vizyoner liderliğe ihtiyaç var. Özellikle doğru ve uygulanabilir eylemlerin önündeki en önemli engellerden biri çevresel, sosyal ve ekonomik etkenler hakkında bilgi ve veri eksikliği. Pandeminin de hayatımıza girmesi ile beraber her türlü çevresel ve sağlık tehlikeyi ele alan bütüncül ve sistem tabanlı kentsel yaklaşımlar oluşturulması doğal ortamının bozulmasını durdurmak ve insanların doğayla uyum içinde yaşadığı bir gelecek inşa etmek için kritik bir görev oynayacaktır.


(1)C40 Cities, Technical Report: The case for a green and just recovery, Ekim 2020