search

Türkiye’de KOBİ Finansmanı Üzerine Bazı Bulgular

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) iktisadi aktivitede oynadıkları rolün önemi tartışılmaz. Dünya genelinde toplam işletme sayısının %99 ve üstü KOBİ sınıfına dahil edilebilir. Dolayısıyla bu işletmeler katma değer ve istihdamın önemli bir kısmını yaratırlar. Bu işletmeler esnek üretim altyapıları içerisinde çoğunlukla emek-yoğun üretim yöntemleri kullanarak nitelikli işgücünün yanında niteliksiz ve genç işgücüne geniş iş sahaları sunarken, çalışanlara yaşadıkları toplumdan kopmadan iş sahibi olma kolaylığı sağlayarak göçün yarattığı sosyo-ekonomik problemleri sınırlar ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlar.

Ekonomilerdeki belirgin ağırlığına rağmen, taşıdıkları asimetrik bilgi nedeniyle KOBİ’ler finansmana erişimde zorluk yaşarlar. KOBİ’ler, ayrıca finansal kuruluşlar nezdinde, büyük ölçekli firmaların sahip olduğu verimlilik, ölçek ekonomisi, nitelikli işgücü, çoklu gelir-akımı yaratma kabiliyeti, şeffaf finansallar, teminat sorunları gibi pek çok iktisadi ve finansal parametre karşısında dezavantajlı konumda kalırlar. Dünya Bankası’nın yatırım iklimini ölçümlemek amacıyla yürüttüğü çoklu ülke işletme anketleri (World Bank’s Enterprise Surveys), KOBİ segmentinde finansmana erişimin iş ortamına ilişkin en belirleyici kısıt olduğunu ortaya koyar. İktisat yazını da gelişmekte olan ülkelerdeki küçük firmaların büyük firmalara kıyasla özkaynak fonlamasına daha fazla ihtiyaç duyduğunu savunmaktadır. Son dönemde yapılan veri bazlı araştırmalar Türkiye’de de durumun pek farklı olmadığını göstermektedir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün Mayıs 2018’de yayınlamış olduğu Türkiye Verimlilik Gelişim Haritası dahilinde 2015 yılından 2016 Eylül ayına kadarki dönemde 10 bin 63 imalatçı girişimle anket düzenlenmiştir. Ankete katılan işletmelere son üç yıl içinde banka kredilerinden faydalanıp faydalanmadıkları sorulmuştur. Ankette, (i) “20’nin altında çalışanı olan işletmeler grubunda daha belirgin olmak üzere”, banka finansmanına erişimin görece kısıtlı olduğu(1) ve (ii) “banka kredilerinin belirgin şekilde iyileştirici etkisi olduğunu belirten” işletmeler arasında 25 üstü çalışana sahip işletmelerin daha yaygın olduğu yönünde iki önemli bulgu elde edilmiştir.(2)

Bu bulgular yurtiçinde finansal sıkılaşmanın artarak devam ettiği 2013 sonrası dönemde, küçük ölçekli işletmelerin zayıf yatırım iştahından ve/veya azalan kârlılıklarından kaynaklanıyor olabilir. Cilasun, Samancıoğlu ve Yılmaz (2018) çalışmasında, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Girişimci Bilgi Sistemi’nde (GİB) yer alan 261 bin 300 imalat sanayi firmasının yatırım davranışları 2006-2016 dönemindeki bilanço ve gelir tabloları kullanılarak incelenmiştir. Bu çalışma, 2011 sonrasında büyük firmaların yatırım oranlarının genelde artış eğilimi gösterdiğini, küçük ölçekli firmaların ise, makine ve teçhizat başta olmak üzere, yatırım trendinde sınırlı bir düşüş sergilediğini ortaya koymuştur.(3) Cilasun ve Yılmaz (2019) çalışmasında ise, küresel merkez bankaları politikalarında normalleşme adımlarının atılmaya başlandığı 2013 sonrası dönemde, KOBİ’lerin yatırım oranındaki düşüşün büyük ölçekli firmalara kıyasla daha yüksek olduğu ifade edilmiş ve KOBİ’lerde kârlılığının, ciro artışının ve banka kaldıracının büyük firmalara kıyasla anlamlı şekilde gerilediği belirtilmiştir. Çalışmadaki önemli bir bulgu, banka kredilerinin büyük ölçekli firmaların yatırımları üzerindeki olumlu etkisinin küçük ölçekli firma yatırımlarına kıyasla 8,2 kat büyük olarak hesaplanmasıdır. Bu bulgu, ülkenin genel yatırım düzeyini artırmak amacıyla, banka kaynaklarının tahsisi konusunda büyük firmaları öne çıkarmaktadır. Çalışmada ayrıca KOBİ yatırımlarında ticaret kredilerinin etkisi istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur.

Merkez Bankası’nın Enflasyon Raporu 2018-IV içerisinde bulunan Kutu 4.2’de ölçek büyüklüğüne göre firmaların finansman yapısındaki değişiklikler analiz edilmektedir. 2011 yılı sonrası dönemde, küçük firmaların banka borçlarında düşüş, banka dışı borçluluklarında (ticari krediler, ortaklardan alacaklar vb.) ise artış olduğu görülmüştür. 2013 sonrasında, büyük ölçekli firmaların aksine, KOBİ’lerin ticaret kredilerinde görülen hafif yukarı yönlü trend, banka finansmanındaki zayıflığı telafi etme çabasını yansıtmaktadır. Yarba ve Güner (2019) çalışması, büyük ölçekli firmaların uzun süreli belirsizliklere uyum sağlayabildiğini KOBİ’lerin ise risklere oldukça duyarlı olduğunu ortaya koymuş ve piyasa riskinin yoğun olduğu bir konjonktürde banka finansmanına erişim konusunda büyük ölçekli firmaların avantajlı olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla ‘dirençli’ büyük şirketin banka finansmanı ile fonlanması ve bu firmaların kendi tedarik zincirlerini beslemesi, özellikle KOBİ’lerin dış kaynak çeşitlendirmesi konusunda ellerinin zayıfladığı bir dönemde daha etkin bir çözüm sunabilir.


(1)Ankette 20’nin altında çalışanı olan işletmelerin %64’ü, 20 üstü çalışanı olan işletmelerin ise %49’u banka kredilerinden faydalanmadığını belirtmiştir. İşletmeler arasında banka kredisi için başvurup da olumsuz karşılık alan işletmelerin oranı sadece %7,4’tür. Banka kredisinden yararlanma oranının düşük kalması, işletmelerin kredi koşullarını yeterince cazip bulmamasıyla veya faiz duyarlılığıyla açıklanabilir.

(2)20’nin altı çalışanı bulunan işletmelerin dahil olduğu ölçek grubunda kredi kullanan işletmelerin %67’si aldıkları kredilerin üretim, satış ya da kârlılıklarını iyileştirdiğini söylerken, bu oran 20+ ölçek grubunda %77 olmaktadır.

(3)Yatırım oranı reel yatırımların reel net satışlara oranı olarak hesaplanmıştır. Yazarlar küçük / büyük ölçek farkını basit ve net satış büyüklüğüne göre ağırlıklandırılmış ortalamaları kullanarak göstermektedir.