search

Reel ücret artışlarıyla küresel gelir dağılımı basamaklarını çıkmak

L. Mishel vd. (2012), The State of Working America isimli çalışmanın temel bulgularından bir tanesi ABD’de reel ücretlerin 70’lerin sonlarından bu yana, bir kısa dönem haricinde, durgunluk içinde bulunmasıdır. Yazarlar, medyan çalışan reel ücretinin 1979-2011 arasındaki 32 yılda toplamda sadece %5,7 artmış olduğunu hesaplamaktadır. Kitabın ana fikri, son 30 yılda ve özellikle Büyük Resesyon sonrası dönemde artan gelir adaletsizliği nedeniyle ülkenin büyüme performansı ile büyük kitlelerin yaşam standartları arasındaki bağın kopuyor olmasıdır. Öyle ki, en düşük ücretli %10’luk kısımda reel ücretler %4,3 azalırken en yüksek ücretli %5’lik kısımda ise reel ücretler yaklaşık %40 yükseldi.

 Tüm ülkeler için elbette bu denli düşük reel ücret büyümeleri söz konusu değil. Bunu da en iyi Çin rakamlarında görebilmek mümkün. Çin çok büyük bir ücretli çalışan nüfusuna sahip olduğu için küresel bazdaki reel ücret artışlarının üzerinde kaldığı her dönemde dünya ortalamasını yukarı çekmektedir.

 Aynı zamanda sıra dışı denilebilecek nitelikte yüksek reel ücret büyüme trendini devam ettirmektedir. Çin’de reformların başlangıç yılı olan 1978’den 1997’ye kadar geçen süre içinde yıllık reel ücret artışı %5 iken, 1998–2011 arası dönemde bu artış hızı ortalama %12’yi aştı. ILO’nun Global Wage Report 2016/17 çalışmasına bakılırsa 2006’dan 2015’e reel ücretlerin ikiye katladığını, hatta bunu da aştığını görmekteyiz (Hindistan’da bu artış %60, Türkiye’de ve Rusya’da ise %40 düzeyinde olmuştur).

Çin’de yüksek ücret artışları maliyetlerde ve fiyatlarda anlamlı artışlara veya dış piyasalarda rekabet gücünde önemli bir azalmaya sebep olmuyordu. Bunun nedeni ise işgücü verimliliğindeki yükselişti. Öte yandan pek çok ülkede de görüldüğü üzere Çin’de ücretlerdeki artışlar işgücü verimliliğindeki artışlarının altında kalmaktadır. Çin’e özel koşullardan birisi hukou sistemi’dir. Bu yapıda kırsal nüfusun bulunduğu dezavantajlı konum ücret artışlarının düşük düzeylerde tutulmasına değil, ücret artışlarının verimlilik artışlarının altında kalmasına yol açmaktadır. Bu durum da Çin'de ücretlerin milli gelir içindeki payının azalması ile sonuçlanmaktadır. Ancak yüksek büyüme hızı nedeniyle, gelir dağılımındaki bozulmaya rağmen, toplumun en alt kesimlerinin de gelirleri ve yaşam standardı iyileşmektedir.

Dünya Bankası’ndan Lackner, C. ve Milanoviç, B. (2013) çalışmasına göre 1998’den 2008 yılına kadar geçen sürede dünyanın gelir dağılımında en yüksek reel gelir artışlarını medyandaki üç gelir grubu (%50., %55. ve %60. gruplar) ile en zengin gelir grubu (%95. grup) kaydetmiş görünmektedir. Medyandaki kazanım büyük bir kısmı Asya ülkelerindeki gelir artışı kaynaklı olmuştur. Çin ve Hindistan’ın görece zengin sınıfının kazanımları ile zengin ülkelerdeki orta sınıfın zayıflaması ilişkili olabilir mi? Çalışmadaki bir bulguya göre, 1988 -2011 yılları içerisinde, ikinci %10’luk gelir diliminde yer alan yani görece fakir bir Amerikalı’nın geliri %20 artarken, sekizinci %10’luk gelir diliminde yer alan yani görece zengin bir Çinli’nin geliri ise 6,5 katına çıktı. Çin’in en yüksek gelirli kesimi 1998 – 2008 arasındaki 10 yıl içinde dünya gelir sıralamasında 900 milyon insanın önüne geçmişti.