search
Hanefi Özbilen
Hanefi Özbilen
Diğer Yazıları

2023 ile Yine Yeniden Enflasyon Muhasebesi

Inflation is taxation without legislation.

Enflasyon, yasal olmayan vergilendirmedir.

Milton Friedman

 2023 ile Yine Yeniden Enflasyon Muhasebesi

Geçmişte firmaların mali tablolarında çok sık rastladığımız Yeniden Değerleme Müessesesi, 2003 yılında yapılan değişiklikle ortadan kaldırılmış, yerine Enflasyon Düzeltmesi getirilmişti.  Yalnızca 2004 yılında bir kere uygulanabilmiş olan Enflasyon Düzeltmesi de, ülkemizde o dönemde yaşanan olumlu ekonomik gelişmeler ve enflasyonda ciddi gerileme sonucunda hayatımızdan çıkmıştı.

Ancak son dönemlerde dünyada olduğu gibi ülkemizde de enflasyonun tekrar yükselmesi ile birlikte gündemimize bu konu tekrar dahil oldu. O halde hızlıca bir hatırlayalım; Enflasyon Düzeltmesi neydi, uygulanması için gerekli şartlar nelerdi?

Enflasyon Düzeltmesi; parasal olmayan değerlerin, enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılması sonucunda, finansal tabloların ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanması olarak tanımlanmakta. Bu uygulamada amaç kısaca, mali tabloların dönem sonundaki satın alma gücüne göre yeniden düzenlenmesi, parasal olmayan varlıkların enflasyon karşısında eriyen tarihi değerleri yerine gerçek değerleri ile bilançolara yansıtılması, bu sayede finansal tabloların gerçeği yansıtması, yanı sıra vergi matrahlarının doğru bir şekilde hesaplanmasının sağlanmasıdır.

Enflasyon Firmalar Açısından Neden Kötüdür?

Enflasyonun firmaların finansalları üzerindeki olumsuz etkileri belli başlı şu kalemlerde sıralanabilir:

Enflasyonist ortamda maliyetlerin doğru hesaplanamaması: Firmalar satılan mal maliyetlerini ortalama maliyetleri üzerinden hesapladıkları için, enflasyonun etkisini maliyetlerine yansıtmakta yetersiz kalırlar. Bu da fiktif kâra, fiktif kâr da vergiye konu matrahın yüksek hesaplanmasına yol açar. Firmalar gerçekleşmeyen kârları üzerinden yüksek vergi ödemek durumunda kalırlar.

Enflasyonist ortamlarda tarihi değerleri üzerinden bilançoda yer alan parasal olmayan varlıkların değeri eridiği için, özsermayeleri zayıflar.

Yine bunlara ayrılan amortisman tutarları da düşük kalır, bu da yine firmaların daha yüksek vergi ödemeleri ile sonuçlanır.

Özetle, enflasyon nihayetinde firmaların özsermayelerini zayıflatır ve firmalar için gizli ve yasal düzenlemesi olmayan bir vergi gibi etki gösterir.

 Neden ve Ne zaman Enflasyon Düzeltmesi?

Enflasyon Düzeltmesi enflasyonun firmalar üzerindeki olumsuz etkilerini kısmen de olsa bertaraf etmek üzere uygulamaya alınabilecek çeşitli düzenlemelerden bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Enflasyon Düzeltmesi, zorunlu bir düzenleme olarak parasal olmayan kıymetlerin bugünkü değerine getirilerek bilançoların gerçeği yansıtmasını, özkaynakların güçlenmesini, amortisman giderlerinin de buna bağlı olarak gerçeğe yaklaşmasını, böylece vergi matrahı hesabında enflasyonist etkinin kısmen de olsa bertaraf edilmesini sağlar.

Vergi Usul Kanunu’muza göre Enflasyon Düzeltmesi 2 şart ile düzenlenir:

1.   TÜİK tarafından açıklanan ÜFE artış oranının son 3 senede kümülatif %100’ün üzerine çıkması, ve

2.   Son 12 aylık artış oranının ise %10 üzerinde gerçekleşmesi

Bu 2 şartın birlikte olması durumunda, Enflasyon Düzeltmesi zorunlu hale gelir.

Açıklanan Aralık 2021 enflasyon rakamıyla birlikte üç yıllık ÜFE’nin %141,70 seviyesine çıkması “enflasyon düzeltmesi” uygulaması için gereken iki şartın da oluşmasını sağladı.

2021 Yılında Uygulamaya Dair Tartışmalar ve Erteleme

Gerekli şartların Aralık 2021 itibarıyla oluşmuş olması, beraberinde enflasyon düzeltmesinin uygulanması ile ilgili tartışmaları da getirdi. Muhasebe ve vergi yönünden bu tartışmalar temelde,

a.   2021 yılı hesaplarının düzeltmeye tabi olup olmayacağı,

b.   Olacak ise düzeltme sonucu oluşabilecek olan kâr ya da zararın 2021 yılı ile ilişkilendirilecek kısmının vergiye konu kazanç hesaplanırken dikkate alınıp alınmayacağı, ya da

c.   Parasal olmayan kıymetlerin düzeltme sonrası değerleri üzerinden mi yoksa öncesi değerleri üzerinden mi amortismana tabi tutulacağı konularındaki belirsizliklerden kaynaklanıyordu.

Bir diğer tartışma konusu da, hali hazırda uygulamada olan ancak -yasal bir zorunluluk olan Enflasyon Düzeltmesinden farklı olarak- tercihe bağlı ihtiyari bir düzenleme olan Yeniden Değerleme uygulaması oldu. Yeniden Değerleme, 2018 yılında taşınmazlar için ihtiyari olarak %5’lik bir ek vergi ile VUK’a geçici bir madde ile eklenmişti. Bu geçici maddenin 2021 yılında yapılan bir değişiklikle kapsamı genişletilerek sadece taşınmazları değil, amortismana tabi iktisadi kıymetleri de kapsaması sağlandı, sürekli hale getirildi ve %5 olan ek vergi oranı da %2 seviyesine düşürüldü.

Bu düzenlemeye dayanarak pandemi döneminin küresel enflasyonist ortamında hali hazırda ek vergi ödeyerek parasal olmayan kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan şirketler açısından, muaf olamayacakları zorunlu, daha kapsayıcı üstelik ilave vergi yükü doğurmayan Enflasyon Düzenlemesinin devreye girmesi, adil olmayan bir ödenmiş vergi yükü doğurmuş oldu.

Tüm bu uygulamaya dair belirsizlikler, sürekli hale getirilen Yeniden Değerleme uygulamasının pratikte uygulanıyor olmasının yaratabileceği uzlaşmazlıklar, yanı sıra hükümetin enflasyonist ortamın kalıcı olmayacağına dair beklentileri sonucunda Enflasyon Düzeltmesi uygulaması, 29 Ocak 2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7352 Sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanununa eklenen Geçici Madde ile 2023 yılına ertelendi. Böylece Firmalar 31 Aralık 2023 tarihli mali tablolarında enflasyon düzeltmesini gerçekleştirecek.

Sürdürülebilirliği Açısından Enflasyon Düzeltmesi

Enflasyon Düzeltmesi, firmaları enflasyonist baskıya karşı koruyacak yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkmakta. Uygulandığı ilk yıl düzeltmeden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıl kâr/zararı hesabında gösterilecek, böylece geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmayacak veya geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmeyecek. Değer farkları sadece enflasyon düzeltmesi uygulaması devam ederse, takip eden yıllarda oluşacak değer farkları üzerinden vergilendirmeye tabi tutulacak. Bu nedenle her ne kadar yerinde bir uygulama olsa da, enflasyonist baskının getirdiği olumsuzlukları tek başına tamamen ortadan kaldırabilir yeterlikte değil ve sürdürülebilir değildir.

Enflasyon Düzeltmesi’nin yanı sıra, ülkemizde 2003 yılında Enflasyon Düzeltmesi’nin yürürlüğe girmesinde önce uygulamada olan Last-In-First-Out (LIFO) ve Maliyet Artış Fonu (MAF) düzenlemelerinin geri getirilmesi de, enflasyonun firmalar üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf etmekte Enflasyon Düzeltmesi’ni destekleyecek düzenlemeler olarak düşünülebilir. Zira, LIFO ile satılan malın maliyeti, son giren üzerinden hesaplanacaktır. Bu enflayonist ortamda sürekli artan maliyetlere karşı firmaları korumak, maliyetlerini dolayısıyla kârlarını gerçeğe uygun olarak hesaplamak açısından işlevsel bir düzenlemedir.

Yine MAF düzenlemesi de benzer şekilde amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satışında maliyetlerinin aylık ÜFE oranında artırılarak belirlenmesini sağladığından, maliyetleri, dolayısıyla vergi matrahını doğru hesaplamak açısından şirketleri koruyucu bir diğer düzenlemedir.

Ancak bütün bu düzenlemeler, enflasyonist ortamın varlığında alınabilecek önlemler olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, firmaları enflasyonun olumsuz etkilerinden korumak açısından sürdürülebilirliği yoktur.

Burada gerçekten sürdürülebilir olan, fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bunun için iyi yönetilen bir para politikası, Merkez Bankası’nın para politikasını destekleyici maliye politikasının uygulanması elzemdir. Bu da ancak başta Merkez Bankası’nın, yanı sıra ilgili düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlığının ve özerkliğinin korunması ile mümkündür.