search

İtalya, Küresel piyasaların en yeni sorunu

İtalya’da bugünlerde yaşanan çalkantının ilk habercisi merkez sağ birliği üyesi ‘Lig’ ve küreselleşme karşıtı ‘5 Yıldız Hareketi’nin altına imza attıkları, 14 Mayıs tarihli “değişim hükümetinin akdi” adlı bir taslak bildirinin sızdırılması oldu.

Bu belgede İtalyan ekonomisi için bazı radikal teklifler yer almaktaydı. Örnek vermek gerekirse, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) sahipliğindeki İtalyan tahvillerinde 250 milyar euroluk bir kesinti, Maastricht Anlaşması’nın belirlediği bazı mali kuralların esnetilmesi, Rusya’ya yönelik yaptırımların sona erdirilmesi, İtalya’nın AB bütçesine yaptığı katkının azaltılması, Dublin kurallarında (mültecilerle ilgili yasalar) değişiklik… Ortak para birimini terk etmek taslaktan çıkarılmıştı ancak bu ve diğer maddelerin uygulanabilmesi aslında Euro Bölgesi’nden çıkmak anlamını taşıyordu. Piyasalar “uygulanabilme ihtimali yok!” diyerek bu taslağa önceleri sınırlı tepki verdi. 16 Mayıs’ta ise 40 sayfalık taslak revizyonu yayınlandı. Düzen karşıtı iki parti, bazı maddeler sonuçlandırılmamış olsa da, bu yeni taslak doğrultusunda koalisyonu kurmak için anlaştılar. Yeni pakette eurodan çıkılması liste dışı kalırken en dikkat çekici unsurlar, (i) “vatandaşlık geliri” ile bütçeye gelecek yıllık 17 milyar euroluk ek yük, (ii) milli gelirin her yıl %0,3’üne mâl olacak bir emeklilik sistemi reformu, (iii) milli gelirin %3’üne tekabül edecek gelir ve kurumlar vergisi indirimleri oldu. Bankacılık tarafındaki teklif ise KOBİ kredilerine uygulanan teminatların düşürülmesi ile Basel III temel kurallarında değişiklikti.

Tasarılarını revize eden iki parti, özellikle genişleyici kamu maliyesi tarafında oldukça kararlı durduklarını ilân edince 16 Mayıs tarihinde İtalyan tahvil faizleri yükseliş trendini başlattı.

Son bir yıldır eksi hanelerde seyreden ve Mayıs ayı başında -0,21% seviyesinde bulunan 2 yıllık İtalyan tahvil faizleri artıya geçti. Bu tahvil piyasası için kötü günlerin başlangıcıydı. Liderler maliye bakanlığı için euro karşıtı söylemleriyle tanınan Paolo Savona’nın ismi üzerinde mutabık kalmışlardı. Ancak Savona Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’nın vetosu ile karşılaştı ve popülist koalisyon işbaşı yapamadan sona erdi. Mattarella, tanıdık bir ismi, Carlo Cottarelli’yi teknokrat hükümetini kurmakla görevlendirildi. IMF eski ekonomistinin güvenoyunu alabilmesi ise oldukça zor görünüyor. Dolayısıyla gelinen noktada sonbahar ve hatta bunun da öncesinde İtalya erken seçime gidebilir.

Cumhurbaşkanının vetosu olası bir erken seçimin odak noktasına İtalya’nın Euro Bölgesi’nden ve/veya eurodan ayrılmasını taşımış oldu.

4 Mart seçimlerinde oldukça hassas bu konular popülist partiler tarafından dahi sakınılmış, propaganda malzemesi yapılmamıştı. Olası erken seçimde bir evvelki seçimde rakip olan Lig ve 5 Yıldız’ın birlikte hareket edebilecekleri fikri olgunlaşmaya başladı. Dolayısıyla bir erken seçim Euro Bölgesi ve euroda kalmak adına bir referandum görünümüne girebilir (eğer bu iki parti yaz aylarında konuyu gerçek bir referanduma taşımaz ise). İki partiden gelen açıklamalar da bir ittifak olasılığının değerlendirildiği yönünde. İki partinin son seçimlerde aldığı oyları hatırlayalım: Meclis için yapılan seçimde 5 Yıldız Hareketi oyların %32,7’sini, Lig partisi ise %17,3’ünü almıştı. Benzer bir kompozisyon Senato seçimleri için de geçerliydi. Anket sonuçları özellikle Lig’in oylarını artırdığını gösteriyor. Dolayısıyla bahse konu olan işbirliği gerçekleştiği takdirde bu ittifak oyların %53-57’sini alabilir. Ancak bu iki partinin para biriminden ve/veya birlikten ayrılma yönünde kampanya yürütmesi potansiyel oylarda kayıp yaşamalarına da neden olabilir. Dolayısıyla partilerin hem yurtiçinde yürüteceği kampanyalarda hem de Brüksel’de yapacakları temaslarda siyasi spektrumun neresinde kalacağına dikkat etmeleri gerekiyor.

Pazar günü başlayan siyasi çalkantının bu iki partiye önümüzdeki bir seçimde çok daha büyük bir siyasi güç teslim etme olasılığı piyasaların temel rahatsızlık unsuru oldu.

28 Mayıs haftasında hem İtalyan varlıklarında ciddi bir satış baskısı yaşandı hem de tahvil satışı ile birlikte teminat piyasası zarar gördü. Ülkede on yıllık tahvil faizleri %3,39, iki yıllık tahvil faizleri ise %2,73 seviyesine yükseldi. ‘G7 üyesi bir ülke için’ iki yıllık faizlerin tek bir günde 184 baz puan yükselmesi kolay kolay tecrübe edilecek bir durum değil. Daha önce sadece 4 Ekim 1982 tarihinde ABD tahvil faizi 146 baz puan yükselmişti. İtalyan ve Alman 2 yıllık devlet tahvil faizleri farkı 200 baz puana ulaşarak yatırımcılara Avrupa borç krizi günlerini hatırlattı. İtalyan temerrüt takası (CDS) piyasası gün içinde 94 puan birden yükseldi ve piyasada temerrüt ödemesinin euro yerine liret olarak yapılabileceğine dair riskler sert bir şekilde fiyatlandı.

Durum İtalya için daha da sıkıntılı bir hal alırsa ECB devreye girer mi?

ECB İtalyan bonolarını ‘daha önce hiç kullanmamış olduğu’ Outright Monetary Transactions (OMT) programı kapsamında satın alabilir ve bahsettiğimiz faiz farklarının daha fazla açılmasını engelleyebilir. Ancak bu zor bir ihtimal. Öncelikle İtalyan varlıklarındaki değer kaybı dışsal bir kredi riskinden ziyade İtalya’nın cari durumda taşıdığı siyasi risklere verilen bir reaksiyon. Diğer taraftan İtalyan hükümeti bu haktan yararlanabilmek için ECB ile bir tedbir kredisi anlaşması imzalamalı ve bu şu anki siyasi görüntüde pek mümkün görünmüyor. Öte yandan, eğer ülkeden daha yoğun bir nakit çıkışı gerçekleşirse, İtalyan bankaları ECB’nin Emergency Liquidity Assistance (ELA) programına, teminatları oranında, başvurmak durumunda kalabilirler. Ancak bu durumda İtalya’nın hâlihazırda 442 milyar euro ile oldukça yüksek seviyede bulunan TARGET2 yükümlülükleri daha da artacaktır. TARGET2 platformunda azami yükümlülük seviyesi gibi bir uygulama yok, ancak pozisyonlar karşısında verilen teminatların büyük bölümü İtalyan devlet tahvillerinden oluşuyor. Dolayısıyla satış baskısı devam ettiği takdirde teminat piyasasında sıkışma, Avrupa borç krizi günlerinde olduğu gibi, daha fazla konuşulur olacaktır.

Kaynak: Universität Osnabrück